Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, Türk devriminin yaratıcısı ve uygulayıcısı Mustafa Kemal Atatürk 1881’de Selânik’te doğdu. Babası Ali Riza Efendi, anası hacı Sofi ailesinden Feyzullah Ağa’nin kızı Zübeyde Hanımdır. Ali Rıza Efendi Selanik Evkaf kâtipliginde ve Gümrük memurlugunda bulunmus, daha sonra bu görevinden ayrilarak kereste tüccarligi yapmistir.
Ali Riza Efendi’nin 1877 Osmanli-Rus Savasindan az önce 1876’da Selanik’te kurulan Selanik Asakir-i Milliye Taburu’nda subaylik ettigi, ele geçen bir fotografindan ve o günleri bilenlerin anilarindan anlasiliyor.
Mustafa Kemal küçük yasta babasini yitirdi. Onu zeki ve büyük bir Türk kadini olan annesi Zübeyde Hanim yetistirdi. Mustafa Kemal ilk ögrenimini Selanik’te Semsi Efendi Mektebinde yapti. Bu okul yeni bir yöntemle ögretim yapmak üzere Selanik’te açilmis ilkokuldu. Atatürk çocukluguna ve ilk ögrenim yasamina iliskin anilarini ilk kez 1922 yili basinda Ankara’da kendisiyle bir konusma yapmis olan Vakit Gazetesi yazari Ahmet Emin (Yalman)a çok içtenlikle söyle anlatmistir. (Elverdigince bugünkü dile çevrilmistir).
“Çocukluguma dair ilk hatirladigim sey, okula gitmek meselesine aittir. Bundan dolayi anamla babam arasinda siddetli bir çatisma vardi. Annem, ilahilerle okula baslamami ve mahalle okuluna gitmemi istiyordu. Gümrükte memur olan babam, o zaman yeni açilan Semsi Efendi’nin okuluna gitmemi ve yeni yöntemlere göre okumami yeg tutuyordu. Nihayet babam isi ustaca çözdü. Ilk önce bilinen törenle mahalle okuluna basladim. Böylece annemin gönlü yapilmis oldu. Birkaç gün sonra da mahalle okulundan çiktim; Semsi Efendi’nin okuluna yazildim. Az zaman sonra babam öldü. Annemle birlikte dayimin yanma yerlestik. Dayim köy hayati geçiriyordu. Ben de bu hayata karistim. Bana görevler veriyor, ben de bunlari yapiyordum. Baslica görevim tarla bekçiligi idi. Kardesimle birlikte7 bakla tarlasinin ortasindaki bir kulübede oturdugumuzu ve kargalari kovmakla ugrastigimizi unutamam. Çiftlik hayatinin diger islerine de karisiyordum. Böylece, biraz süre geçince annem okulsuz kaldigim için kaygilanmaya basladi.
Babasi Ali Riza Efendi, Kirmizi Hafiz lâkabiyla taninan, Ahmet Efendinin ogludur. Aile soyca Anadolu’dan Rumeli’ye geçmis, orada önce Debre-i Bala sancagina bagli Kocacik beldesine yerlesmistir. Atatürk’ün dedesi ve amcasinin tasidiklari “kizil” lakabindan da anlasilacagi gibi Rumeli’de yaygin olarak yerlesmis olan Kizil – Oguz Yahut Kocacik Yörükleri, Türkmenleri soyundan gelmektedir. Aile muhtemelen 1830 dolaylarinda Selânik’e yerlesmistir. Ali Riza Efendi burada 1839 dolaylarinda dogmustur. Onun Kizil Mehmet Hafiz isimli bir erkek, Nimet isimli bir de kiz kardesi olmustur. Ali Riza Efendi önceleri Selânik evkaf idaresinde sonra gümrük idaresinde çalismis, 1876’da Asakir-i Millîye taburunda gönüllü subay olarak hizmet etmis ve 1871 dolaylarinda Zübeyde Hanimla evlenmistir. Bu evlilikten olan üç çocuk (Fatma, Ahmet ve Ömer) küçük yaslarda hayata veda etmislerdir. Mustafa’dan sonra dogan Makbule (Boysan, sonra Atadan) yasamis, Naciye ise 12 yaslarinda ölmüstür.
Mustafa okul çagina gelince anne ile baba arasinda görüs ayriligi belirdi. Geleneklere bagli olan annesi onun dinî törenle ilâhîlerle mahalle mektebine gitmesini istiyordu. Aydin görüslü oldugu anlasilan babasi ise onun yeni açilan ve modern egitim yapan Semsi Efendi Ilkokulunda egitim görmesini arzu ediyordu. Neticede baba olayi diplomatça çözümledi. Mustafa önce ilâhîlerle, dinî törenle mahalle okuluna basladi, birkaç gün sonra da oradan alinarak Semsi Efendi okuluna basladi (1887). Mahalle Mekteplerinin aksine bu okulda yeni ögretim metodlari uygulanmakta, kara tahta, tebesir, silgi, ögretmen masasi, okumayi kolaylastiracak levhalar kullanilmaktaydi. Pedagojik esaslara göre modern ögretim yapan bu okulun Mustafa’nin fikrî gelismesinde olumlu etkiler yarattigini rahatlikla söyleyebiliriz. Bu arada Ali Riza Efendi rüsümat memurlugunu birakmis önce kereste sonra tuz ticareti isine girmistir. Birincisini Rum eskiyalar, ikincisini de tuzlarin erimesi dolayisiyla birakmis ve ticarî hayattan çekilmistir. Tekrar memuriyete giremeyen Ali Riza Efendi hastalanmis ve 1890 dolaylarinda vefat etmistir. Mustafa babasinin ölümü üzerine okuldan ayrilmak zorunda kaldi. Maddî durumu yetersiz olan Zübeyde Hanim Langaza’da tarimla mesgul agabeyi Hüseyin Aga’nin yanina gitti (1890 dolaylarinda). Çiftlik hayati Mustafa’nin fizikçe gelismesi ve el becerilerinin artmasi bakimindan faydali oldu. Ancak Zübeyde Hanim oglunun ögreniminin yarim kalmasindan üzüntülüydü. Mustafa’yi caminin imami, köyün papazi ve son olarak da özel ögretmenle egitmek gayretleri sonuçsuz kaldi. Sonunda anne oglunun iyi bir egitim görmesini saglamak için onu Selânik’e halasinin yanina gönderdi. Mustafa Selânik Mülkiye Rüstiyesi’nde (ortaokul) ögrenime basladi. Ancak burada ögrenciler arasindaki bir kavga dolayisiyla ögretmenlerinden birinin sert muamelesi üzerine okulu terketti Gönlü öteden beri askerî okuldaydi. Ancak annesi biricik oglunun asker olup aile ocagindan ayrilmasini istemiyordu. Mustafa annesine haber vermeden Selânik Askeri Rüstiyesi’nin sinavlarina girdi. Sinavi kazandi (1893). Annesini ikna etmesi zor olmadi. Artik önünde sadece kendisinin degil mensup oldugu ulusun kaderini degistirecek yeni bir ufuk açilmisti.
Bu okulda Matematik ögretmeni Mustafa Bey adina “Kemal” i ilave etti. 1896-1899 yillarinda Manastir Askeri Idâdi’sini bitirip, Istanbul’da Harp Okulunda ögrenime basladi. 1902 yilinda tegmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi’ne devam etti. 11 Ocak 1905’te yüzbasi rütbesiyle Akademi’yi tamamladi. 1905-1907 yillari arasinda Sam’da 5. Ordu emrinde görev yapti. 1907’de Kolagasi (Kidemli Yüzbasi) oldu. Manastir’a III. Ordu’ya atandi. 19 Nisan 1909’da Istanbul’a giren Hareket Ordusu’nda Kurmay Baskani olarak görev aldi. 1910 yilinda Fransa’ya gönderildi. Picardie Manevralari’na katildi. 1911 yilinda Istanbul’da Genel Kurmay Baskanligi emrinde çalismaya basladi.
1911 yilinda Italyanlarin Trablusgarp’a hücumu ile baslayan savasta, Mustafa Kemal bir grup arkadasiyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldi. 22 Aralik 1911’de Italyanlara karsi Tobruk Savasini kazandi. 6 Mart 1912’de Derne Komutanligina getirildi.
Ekim 1912’de Balkan Savasi baslayinca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayir’daki birliklerle savasa katildi. Dimetoka ve Edirne’nin geri alinisinda büyük hizmetleri görüldü. 1913 yilinda Sofya Atesemiliterligine atandi. Bu görevde iken 1914 yilinda yarbayliga yükseldi. Atesemiliterlik görevi Ocak 1915’te sona erdi. Bu sirada I. Dünya Savasi baslamis, Osmanli Imparatorlugu savasa girmek zorunda kalmisti. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdag’da görevlendirildi.
1914 yilinda baslayan I. Dünya Savasi’nda, Mustafa Kemal Çanakkale’de bir kahramanlik destani yazip Itilaf Devletlerine “Çanakkale geçilmez! ” dedirtti. 18 Mart 1915’te Çanakkale Bogazini geçmeye kalkan Ingiliz ve Fransiz donanmasi agir kayiplar verince Gelibolu Yarimadasi’na asker çikarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915’te Ariburnu’na çikan düsman kuvvetlerini, Mustafa Kemal’in komuta ettigi 19. Tümen Conkbayiri’nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu basari üzerine albayliga yükseldi. Ingilizler 6-7 Agustos 1915’te Ariburnu’nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutani Mustafa Kemal 9-10 Agustos’ta Anafartalar Zaferini kazandi. Bu zaferi 17 Agustos’ta Kireçtepe, 21 Agustos’ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaslarinda yaklaşık 253.000 sehit veren Türk ulusu onurunu Itilaf Devletlerine karsi korumasini bilmistir. Mustafa Kemal’in askerlerine “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” emri cephenin kaderini degistirmistir.
Mustafa Kemal Çanakkale Savaslari’dan sonra 1916’da Edirne ve Diyarbakir’da görev aldi. 1 Nisan 1916’da tümgenerallige yükseldi. Rus kuvvetleriyle savasarak Mus ve Bitlis’in geri alinmasini sagladi. Sam ve Halep’teki kisa süreli görevlerinden sonra 1917’de Istanbul’a geldi. Velihat Vahidettin Efendi’yle Almanya’ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyehatten sonra hastalandi. Viyana ve Karisbad’a giderek tedavi oldu. 15 Agustos 1918’de Halep’e 7. Ordu Komutani olarak döndü. Bu cephede Ingiliz kuvvetlerine karsi basarili savunma savaslari yapti. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasindan bir gün sonra, 31 Ekim 1918’de Yildirim Ordulari Grubu Komutanligina getirildi. Bu ordunun kaldirilmasi üzerine 13 Kasim 1918’de Istanbul’a gelip Harbiye Nezâreti’nde (Bakanliginda) göreve basladi. Mondros Mütarekesi’nden sonra Itilaf Devletleri’nin Osmanli ordularini isgale baslamalari üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettisi olarak 19 Mayis 1919’da Samsun’a çikti. 22 Haziran 1919’da Amasya’da yayimladigi genelgeyle “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararinin kurtaracagini ” ilan edip Sivas Kongresi’ni toplantiya çagirdi. 23 Temmuz – 7 Agustos 1919 tarihleri arasinda Erzurum, 4 – 11 Eylül 1919 tarihleri arasinda da Sivas Kongresi’ni toplayarak vatanin kurtulusu için izlenecek yolun belirlenmesini sagladi. 27 Aralik 1919’da Ankara’da heyecanla karsilandi. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açilmasiyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasi yolunda önemli bir adim atilmis oldu. Meclis ve Hükümet Baskanligina Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtulus Savasi’nin basariyla sonuçlanmasi için gerekli yasalari kabul edip uygulamaya basladi. Türk Kurtulus Savasi 15 Mayis 1919’da Yunanlilarin Izmir’i isgali sirasinda düsmana ilk kursunun atilmasiyla basladi. 10 Agustos 1920 tarihinde Sevr Antlasmasi’ni imzalayarak aralarinda Osmanli Imparatorlugu’nu paylasan I. Dünya Savasi’nin galip devletlerine karsi önce Kuvâ-yi Milliye adi verilen milis kuvvetleriyle savasildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye – ordu bütünlesmesini saglayarak savasi zaferle sonuçlandirdi. Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtulus Savasinin önemli asamalari sunlardir:
* Sarikamis (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü’nün (7 Kasim 1920) kurtarilisi. * Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maras Sanli Urfa savunmalari (1919- 1921) * I. Inönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921) * II. Inönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921) * Sakarya Zaferi (23 Agustos-13 Eylül 1921) * Büyük Taarruz, Baskomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Agustos 9 Eylül 1922) Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal’e Maresal rütbesi ve Gazi unvanini verdi. Kurtulus Savasi, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlasmasi’yla sonuçlandi. Böylece Sevr Antlasmasi’yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklügünde vatan birakilan Türkiye topraklari üzerinde ulusal birlige dayali yeni Türk devletinin kurulmasi için hiçbir engel kalmadi.
23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM’nin açilmasiyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulusu müjdelenmistir. Meclisin Türk Kurtulus Savasi’ni basariyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kurulusunu hizlandirdi. 1 Kasim 1922’de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrildi, saltanat kaldirildi. Böylece Osmanli Imparatorlugu’yla yönetim baglari koparildi. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirligiyle ilk cumhurbaskani seçildi. 30 Ekim 1923 günü Ismet Inönü tarafindan Cumhuriyet’in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, “Egemenlik kayitsiz sartsiz milletindir” ve “Yurtta baris cihanda baris” temelleri üzerinde yükselmeye basladi. Soyadi Kanunu geregince, 24 Kasim 1934’de TBMM’nce Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadi verildi. Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Agustos 1923 tarihlerinde TBMM Baskanligina seçildi. Bu baskanlik görevi, Devlet-Hükümet Baskanligi düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yilinda Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaskani seçildi. Anayasa geregince dört yilda bir cumhurbaskanligi seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yillarinda TBMM Atatürk’ü yeniden cumhurbaskanligina seçti.
Atatürk sık sık yurt gezilerine çikarak devlet çalismalarini yerinde denetledi. Ilgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaskani sifatiyla Türkiye’yi ziyaret eden yabanci ülke devlet baskanlarini, basbakanlarini, bakanlarini komutanlarini agirladi.
15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtulus Savasi’ni ve Cumhuriyet’in kurulusunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yil Nutku’nu okudu. Atatürk özel yasaminda sadelik içinde yasadi. 29 Ocak 1923’de Latife Hanimla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çiktilar. Bu evlilik 5 Agustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocuklari çok seven Atatürk Afet (Inan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adli kizlari ve Mustafa adli çobani manevi evlat edindi. Abdurrahim ve Ihsan adli çocuklari himayesine aldi. Yasayanlarina iyi bir gelecek hazirladi.
1937 yilinda çiftliklerini hazineye, bir kisim tasinmazlarini da Ankara ve Bursa Belediyelerine bagisladi. Mirasindan kizkardesine, manevi evlatlarina, Türk Dil ve Tarih Kurumlarina pay ayirdi. Kitap okumayi, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarina, gürese, Rumeli türkülerine asiri ilgisi vardi. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alirdi. Sakarya adli atiyla, köpegi Fox’a çok deger verirdi. Zengin bir kitaplik olusturmustu. Aksam yemeklerine devlet ve bilim adamlarini, sanatçilari davet eder, ülkenin sorunlarini tartisirdi. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Dogayi çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftligi’ne gider, çalismalara bizzat katilirdi.
Fransizca ve Almanca biliyordu. 10 Kasim 1938 saat 9.05’te yakalandigi siroz hastaligindan kurtulamayarak Istanbul’da Dolmabahçe Sarayi’nda hayata gözlerini yumdu. Cenazesi 21 Kasim 1938 günü törenle geçici istirahatgâhi olan Ankara Etnografya Müzesi’nde topraga verildi. Anitkabir yapildiktan sonra nâsi görkemli bir törenle 10 Kasim 1953 günü ebedi istirahatgâhina gömüldü.
ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ
Atatürk ülke içerisinde sık sık seyahat etmektedir. Gemlik ve Bursa gezileri esnasinda Atatürk soguk alir. Tedavi olmak ve dinlenmek üzere Istanbul’a geri döner. Ama, ne yazik ki hastalik ciddidir. 10 Kasim 1938 tarihinde saat 9.05’te tüm çabalara ragmen çok sevdigi halkindan ayrilmak zorunda kalir. Ama insanlarinin gözünde ölümsüzlük kazanmistir. Öldügü andan itibaren, çok sevilen ismi ve hatirasi, çok sevdigi halkinin kalbinde yerini almistir. O bir kumandan olarak birçok savas kazanmis, bir lider olarak kitleleri etkilemis, bir devlet adami olarak basarili bir yönetim sergilemis ve nihayet bir devrimci olarak bir toplumun sosyal, kültürel, ekonomik, politik ve hukuki yapisini kökten degistirmeyi basarmis; dünya tarihindeki en üstün sahsiyetlerden birisi olmustur. Tarih onu Türk ulusunun en serefli evlatlari ve insanligin en büyük liderleri arasinda sayacaktir.
Kaynak: Atatürk’ün Yasami I. Cilt 1881-1918 (Türk Tarih Kurumu Yayinlari XXIII.Dizi-Sa. 4a